The aim of this study is to evaluate the unintentionally apically extruded root canal sealers in endodontically treated
teeth and to determine the possible risk factors affecting this situation.
Material and Methods: Records of 7,761 teeth belonging to 5,381 patients treated by a single operator during18 years and 6 months were included. The most determining factor on extruded sealer was identified
considering the patient's age, gender, diagnosis of pulpal and periapical disease, tooth type, treatment modality [primary treatment (vital,
mortal), retreatment], filling technique, sealer choice, and the number
of visits. Statistical analysis was carried out by using univariate binary
and multivariate logistic regression analyses. Results: The mean age
was 43.7±16.6 (years) and 2,251 (41.8%) were men and 3,130 (58.2%)
were women. Extruded sealer was observed in 535 (6.9%) of 7,761
teeth. The incidence of sealer extrusion was higher in primarily treated
mortal teeth (p<0.001) and retreated teeth (p=0.002) compared to primarily treated vital teeth. In terms of root canal filling technique, it was
determined that the probability of sealer extrusion was higher in teeth
filled with only lateral condensation (LC) (P=0.004) and LC+vertical
condensation (VC) (p=0.002) compared to teeth filled with simple single cone or VC techniques. The use of AH 26 increased the incidence
of sealer extrusion compared to AH Plus (p=0.002). Conclusion: It has
been determined that primary treatments and retreatments performed
in teeth with necrotic and/or periapical lesions, the use of LC, LC in
combination with VC, and the choice of AH 26 as a sealer are risk factors in terms of sealer extrusion.
Bu çalışmanın amacı, kök kanal tedavisi uygulanmış
daimî dişlerde, apikalden istemsiz olarak taşan kök kanal dolgu patlarını değerlendirmek ve bu durumu etkileyen olası risk faktörlerini belirlemektir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmada, tek bir operatör
tarafından 18 yıl 6 ay boynunca tedavi edilen 5.381 adet hastaya ait dişler incelenmiş ve çalışmaya toplam 7.761 diş dâhil edilmiştir. Hastanın
yaşı, cinsiyeti, pulpal ve periapikal hastalığın teşhisi, ilgili dişin tipi,
tedavinin şekli [birincil tedavi (vital, devital), tekrarlayan tedavi], kanal
dolum tekniği, hangi kök kanal patının kullanıldığı ve tedavi seans sayısı gibi faktörler incelenerek, taşkın pat gelişimi üzerinde en fazla belirleyici olan etkenin tespit edilmesi sağlandı. İstatistiksel analiz, tek
değişkenli ve çoklu değişkenli lojistik regresyon analizleri kullanılarak
yapıldı. Bulgular: Olguların ortalama yaşı 43,7±16,6 (yıl) olup; 2.251’i
(%41,8) erkeklerden, 3.130’u (%58,2) kadınlardan oluşmaktaydı. Taşkın pat, 7.761 adet dişin 535 (%6,9) tanesinde gözlendi. Birincil tedavi
gören vital dişlere göre birincil tedavi gören devital dişlerde (p<0,001)
ve tekrarlayan tedavi gören dişlerde (p=0,002), taşkın pat görülme ihtimali daha fazla idi. Kanal dolum tekniği açısından basit tek kon veya
vertikal kondensasyon (VK) uygulanan dişlere göre sadece lateral kondensasyonla (LK) (p=0,004) ve LK+VK (p=0,002) ile dolum yapılan
dişlerde patın taşma olasılığının daha fazla olduğu belirlendi. AH Plus’a
göre AH 26 kullanımının, taşkın pat görülme ihtimalini artırdığı tespit
edildi (p=0,002). Sonuç: Nekrotik ve/veya periapikal lezyonlu dişlerde
gerçekleştirilen birincil ve tekrarlayan tedavilerin, kanal dolum tekniklerinden LK’nin, LK ile birlikte VK’nin kombine bir şekilde kullanılmasının, kanal dolgu patı olarak AH 26’nın seçilmesinin, pat taşkınlığı
anlamında risk faktörleri olduğu belirlenmiştir.