in: Farklı Hastalık Tiplerinde Güncel Egzersiz Yaklaşımları I , Doç. Dr. Meral SERTE, Editor, BİDGE YAYINLARI, Ankara, pp.132-150, 2023
Uluslararası Ağrı Araştırmaları Derneği (IASP) ağrıyı “Gerçek veya potansiyel doku hasarı ile ilgili hoş olmayan, duyusal ve duygusal deneyim” olarak tanımlar (1). Patofizyolojik kategorisine göre ağrı, nosiseptif, nöropatik, nosiplastik ve mixt tip olarak sınıflandırılabilir (2). Nosiseptif ağrı, doku yaralanmasını takiben nosiseptif reseptörlerin algılamasıyla ortaya çıkan ve en sık görülen ağrı tipidir. Nosiseptif ağrı, fizyolojik veya inflamatuar ağrı olarak da bilinir ve koruyucu bir işlevi vardır (2). Genellikle iyi lokalize, keskin, zonklayıcı bir karakterdedir. Nosiseptif ağrı somatik ağrı, kemik ağrısı ve visseral ağrıyı içerir. Somatik ağrı, yumuşak doku iltihabı veya travması nedeniyle cilt, deri altı dokulalokalize edilebilen bir ağrı vardır. Kemik ağrıları, kemik kırıkları ve travma nedeniyle, iskelet sisteminden kaynaklanır. Derinde lokalize, keskin bir ağrıdır. Viseral ağrı ise iç organların inlfamasyonu ve distansiyonundan kaynaklanıp kolik ve kramp tarzı kötü lokalize bir ağrı çeşididir. Akut apandisit, renal veya biliyer kolik ağrıları örnek olarak verilebilir (2). Sinir sisteminin lezyonu veya disfonksiyonu ile oluşan ağrıya ise nöropatik ağrı denir. Nöropatik ağrı genellikle ilgili nöral doku veya yapının dağılımı boyunca ortaya çıkar ve genellikle hipoestezi/hiperestezi, hipoaljezi/hiperaljezi, allodini veya parestezi gibi duyusal değişikliklerle ilişkilidir. Yanma, elektrik çarpması, uyuşma, iğne batması veya donma şeklinde semptomları vardır (3). Nosiplastik ağrı ise periferik nosiseptör aktivasyonuna neden olan doku veya somatosensoriyel hasar olmaksızın değişen nosisepsyondan kaynaklanan ağrıdır (3,4). Fibromiyalji, kronik low back pain, phantom ağrısı buna örnek olarak verilebilir. Mixt tip ağrı, aynı hastada nosiseptif ağrı ile nöropatik ağrının bir bileşeninin bir arada bulunmasıdır. Başarısız Lomber omurga cerrahisini takiben kalıcı ağrısı olan hastalar bunun bir örneğini temsil eder. Buradaki mekanik bel ağrısı nosiseptif bileşeni temsil ederken radiküler alt ekstremite ağrısı nöropatik bileşeni temsil eder (5). Ağrı tedavisi, bireyin durumuna ve ağrı tipine özgü olarak kişiselleştirilir. Genellikle hafif yöntemlerle başlanır ve duruma göre daha ileri düzey tedavilere geçilebilir. Kas-iskelet sistemi ağrısı olan hastalarda, steroid olmayan antiinflamatuar ilaçlar (NSAID'ler), birinci basamak tedavinin önemli bir parçasını oluşturur. Bu tedavi yaklaşımını, genellikle egzersiz, fizyoterapi, akupunktur ve bitkisel bazlı preparatlar gibi farmakolojik olmayan yöntemlerle birlikte kullanılır (6). Ancak, NSAID'lerin yaygın olarak kullanılmasındaki zorluklar, bu ilaçların beraberinde yüksek yan etki riskini taşımasıdır. Gastrointestinal (GİS) toksisite, böbrek fonksiyon bozukluğu, kardiyovasküler komplikasyonlar ve özellikle yaşlı hastalarda ilaç-ilaç etkileşimi gibi riskler, bu durumda "alternatif" tedavilere yönelimi artırmıştır (7). Mezoterapi ağrı yönetiminde son yıllarda giderek popülerlik kazanan bir yöntemdir. Mezoterapi, ilk kez 1958'de Dr. Michel Pistor tarafından tanımlanan, derinin yüzey tabakasına farmakolojik maddelerin enjekte edildiği bir tedavi yöntemidir (8). Mezoterapi, ilacın yavaş difüzyonu sayesinde düşük dozda ilaç kullanımına imkan verirken, sinerjistik etkilerle diğer farmakolojik ve farmakolojik olmayan tedavilerle uyumlu bir etki sağlar. Mezoterapi, farmakokinetiği modüle etmek ve lokal düzeyde farmakolojik etkileri uzatmak amacıyla aktif maddelerin derinin yüzeysel tabakasına enjekte edildiği bir tekniktir (8-12). Bu yöntemin temel avantajlarından biri, lokal farmakolojik etkinin yüksek sistemik konsantrasyonlara ihtiyaç duyulmadan elde edilebilmesidir (11,12).