Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyini terörist unsurlardan temizleyerek güvenli bölge oluşturmak, mültecilerin geri dönüşünü kolaylaştırmak, bölgede DEAŞ’ın faaliyetlerini engellemek ve PKK/YPG’nin hareket alanını kısıtlamak amacıyla 9 Ekim 2019 tarihinde başlatmış olduğu Barış Pınarı Harekâtı’na (BPH) Avrupalı aktörlerden birçok tepki gelmiştir. Bu tepkiler çoğunlukla Türkiye’nin gerçekleştirmiş olduğu operasyonun uluslararası hukuka aykırı olduğu, DEAŞ ile mücadelede YPG’nin zayıflayacağı iddialarına ek olarak Yabancı Terörist Savaşçıların vatandaşı oldukları ülkelere geri dönmesi ile bu durumun siyasi, hukuki ve toplumsal sorunlara sebep olacağına ve Avrupa’ya yeni bir göç dalgasına sebep olabileceğine dair çekinceleri içermektedir. Çalışmada öncelikle Barış Pınarı Harekâtı uluslararası hukuk ve BM Anlaşması’nın 51. Maddesinde yer alan “meşru müdafaa” ilkesi kapsamında değerlendirilmekte, ardından AB ve AB’nin önde gelen aktörleri olan Almanya, Fransa ve İngiltere’nin Barış Pınarı Harekâtı’na yönelik politikaları incelenmektedir.
There were many reactions from European actors to Turkey’s Operation Peace Spring (OPS), which was launched on October 9, 2019, in order to create a safe zone by cleansing the north of Syria from terrorist elements, facilitate the return of refugees, prevent DAESH activities in the region, and restrict the PKK/YPG’s movements. These reactions mostly include claims that Turkey’s operation violates international law, that the YPG will be weakened in the fight against DAESH, that the return of Foreign Terrorist Fighters to their countries of origin will cause political, legal and social problems in Europe, and that it will also lead to a new wave of migration to Europe. In this article, Operation Peace Spring is evaluated within the scope of international law and the principle of “self-defense” of Article 51 of the UN Charter. Furthermore, the policies of the EU and the leading actors of the EU, i.e., Germany, France and England towards Operation Peace Spring are examined.
